Dingin bir gecede açan, sessiz bir zarafet...
Gece serin değildi ama üzerime bir hırka aldım yine de. Balkonda oturuyordum. Işıklar uzaktan parlıyordu, ama ben önümdeki küçük saksıya gözümü dikmiştim. Gül açmıştı. Sessizce. Ne kimseye haber vermişti, ne de etrafa gösteriş yapmıştı. Sadece kendiliğinden açmıştı.
Burnuma o an gelen ilk şey: gülün taze ve yumuşak kokusuydu. İnce, derin ve kendinden emin… Bir çiçeğin sessizce var oluşu gibiydi.
Ardından başka bir şey karıştı havaya… şakayık. Tatlı değildi, ama içinde duygular taşıyan bir zarafeti vardı. Gülün sakinliğine duygusal bir dokunuş ekliyordu.
Rüzgâr döndü, arkadan o narin dokunuşu getirdi: beyaz yasemin. Gözlerimi kapadım. Hiçbir şey düşünmedim. O an sadece kokunun içinde kaldım.
Ve tam o anda… içimi saran hafif bir sıcaklık oldu. Ne battaniye gibi, ne de bir kucak gibi… Daha çok tanıdık bir duruş gibi. Amber çiçeği gibi… Derinden ama hafifçe hissettiren.
O gece o balkon, bir bahçeye dönüşmedi. Ama o koku, balkonumu bir an için zamansız bir ana çevirdi. Anılar ve duygular arasında bir köprü kurdu.
Gül Harmanı, bir gece, sessizce açan bir zarafetin kokusu oldu.
Dingin bir gecede açan, sessiz bir zarafet.